6 Ocak 2010 Çarşamba

Bir İmzanın Peşinden: Orhan Veli (HÜRRİYET GÖSTERİ 2002)







1941’de lise yıllarından beri arkadaşı olan Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat’la birlikte ilk kitabı ‘Garip’i çıkartır. Kitapta Orhan Veli’nin şiirle ilgili bir önsözü yer alır. Bu önsöz Türk şiirinde yenileşmenin savunmasıdır. Bu yazıda, Sürrealizmin yaklaşımlarına sıcak baktığını belirtirken kendisinin bu veya başka bir akıma mensup olmadığını da özellikle vurgular. Mehmet Kemal ‘Acılı Kuşak’ta kitabın adıyla ilgili bilgiyi Cavit Yamaç’tan naklederek verir: “Bilir misin”, dedi. “Orhan Veli’nin Garip kitabının adını ben koydum. Bir gün Nisuvaz’da oturuyordum. Orhan geldi, bir şiir kitabı çıkaracağını söyledi. Bir türlü kitabına bir ad bulamıyordu. Koymak istediği ad Tahattur’du. Bilirsin, Orhan Veli’nin ‘Alnımdaki bıçak yarası senin yüzünden... Tabakam senin yadigârın... Seni nasıl unuturum ben... Vesikalı yarim...’ diye bir şiiri vardır. Onun adı Tahattur’dur. Kitabına bunu vermek istiyordu. Bana sordu, ne dersin diye... Ben de bu adın çok eskimiş olduğunu, daha yeni ve ilgi çekici bir ad bulmasını söyledim. Bu yeni adın ne olabileceğini sordu. Ben de senin şiirlerin yadırganıyor, acaip, garip bulunuyor, öyle bir ad vermelisin dedim. Öyleyse bir ad bul, dedi. Yaban, acayip, garip derken... Garip sözü üzerinde durduk. Orhan Veli’nin kitabının adı ortaya çıkmıştı. Garip, sadece şaşırtıcı, acayip anlamına gelmiyor, gurbette kalmışa da yakışıyordu. Zaten o dönemde Orhan Veli ve arkadaşları da biraz kural dışı, biraz gurbette kalmış gibiydiler. (‘Acılı Kuşak’, Mehmet Kemal, de Yayınevi, s.286)



Kitaplarının yanı sıra 1 Ocak 1949-15 Haziran 1950 tarihleri arasında, Yaprak dergisini 28 sayı çıkarır (ölümünden sonra arkadaşları anısına bir ‘Son Yaprak’ yayımlarlar). Kasım ayında Orhan Veli kısa bir süre için Ankara’ya gider. 10 Kasım gecesi sokakta yürürken belediyenin kablo döşemek için açtığı bir çukura düşer başından darbe alır. Bunu önemsemeyen Orhan Veli iki gün sonra İstanbul’a döner. 14 Kasım gecesi Sabahattin Eyüboğlu’nun evinde, yenilip içilirken rahatsızlanır ve Cerrahpaşa Hastahanesi’ne kaldırılır. Alkol zehirlenmesi tedavisi uygulanan Orhan Veli, o gece yaşamını yitirir. Otopside ölüm nedeninin beyin kanaması olduğu anlaşılır; Ankara’da düştüğü çukurda başına aldığı darbe beyin damarlarından birini çatlatmıştır. 17 Kasım’da Beyazıt Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Rumelihisarı mezarlığına gömülür. Mezarı bir zamanlar oturduğu “Urumeli Hisarı”nın hemen altındadır. Mezar taşında Emin Barın’ın hattıyla yalnızca



‘Orhan Veli
1914-1950’
yazar. Sunay Akın’ın dediği gibi şiirden attığı kafiye gelip mezar taşına yerleşmiştir.
Beyoğlu’da Süslü Saksı Sokak’ta bir Orhan Veli Şiir Evi var. Oraya bir uğrayın. Orhan Veli’yi seviyorsanız çayınızı kahvenizi yudumlarken Orhan Veli dolu duvarlarına uzun uzun bakacağınızdan eminim.


                                                                                  Haluk ORAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder